Sizce Reklamlar Eskisi Kadar İşe Yarıyor mu ?
Televizyon endüstrisinin çöküşü ve diğer bütün kitle iletişim araçlarının tahtını kaybedeceği tahmini üzerine yaptığım onca kalem oynatmalardan sonra; direkt olarak reklamların artık bir işe yaramadığı, çünkü bütün tüketicilerin bunlardan uzak durduğu ve reklamları umursamadığı sonucu ortaya çıkıyor.
Tabii ki bu doğru değil. Reklamlar işe yarıyor, ama eskisi kadar değil, belki etkileriyle karşılaştırıldıklarında harcanan paraya değmiyor ama dikkat çekebiliyorlar ve satışların ayakta kalmasını sağlayabiliyorlar. Bir çok pazarlama ve reklam faaliyeti tamamen rast gele hedef alırken, belli bir noktaya hedeflenen reklamlar daha verimli oluyorlar.
Rastgele olanlar kasırga gibidirler, bir pazar alanına büyük bir hızla dalarlar, kim olduğuna ya da ne istediğine bakmadan herkese aynı şekilde yaklaşırlar. Burada o kadar çok israf vardır ki; dolayısıyla reklamın hiçbir işe yaramadığını söylemek çok kolaylaşır.
Evet, bazen bu kasırga, eğrinin solundan sağa doğru hareket etmeye çalışmak gibi sancılı bir işten kurtulmanızı sağlar. Bazen bütün Pazar bir şeye ihtiyaç duyar, ona ihtiyacı olduğunun bilincindedir ve dinlemeye hazırdır. Ama buradaki anahtar kelime, bazen sözcüğüdür.
Bazen, çok nadir demektir. Öyle nadir ki; boşa vakit harcamaktan başka bir şey değildir. Boşadır çünkü, reklamların büyük çoğunluğu ürünün satıldığı pazara girmeyen ve reklamdan öğrendikleri şeyi arkadaşlarına anlatmayacak olan insanlara ulaşır.
Ama çok farklı bir reklam gerçekten işe yarar. Neden? Bir çoğu başarısız olurken, bir kısım reklamların ve ürünlerin başarılı olmasını sağlayan nedir? Neden, örneğin Google'daki küçük ve sadece metinden ibaret reklamlar çok iyi bir performans sergilerken, Yahoo'nun tam sayfa, göz alıcı ve şaşırtıcı reklamları zayıf kalıyor?
Pazarlama doğasındaki güce başka bir açıdan bakmaya başlamalıyız. Eski günlerde, pazarlamacılar tüketicileri hedef alıyordu. Akıllı reklamcılar, yaptıkları reklamın hedef kitleye uygunluğundan ve reklamın yürütüldüğü medya araçlarının pazara ulaştığından emin olabilmek için canla başla çalışıyorlardı. Ama hedefleme düşüncesinin gerçeği aslında şuydu ki; kimin dikkatini çekeceklerine ve bunun ne zaman olacağına karar verenler kibirli pazarlamacılardı.
Bugün, tabii ki bunun tam tersi geçerli. Seçim işini yapan artık tüketiciler. Umursanıp umursanmayacağınıza onlar karar veriyorlar. Peki nasıl karar veriyorlar? Umursama ve dinleme konusunda bazı tüketiciler diğerlerine göre daha mı iyiler? Umursayanları diğerlerinden ayıran nedir?
Google reklamlarının büyük sırrı, bu reklamların içerik olarak sizinle ilgili oluşu
ve sadece o reklama dikkat edecek kişilere sunulmasıdır. Google'da arama yapacağınız sözcüğü girer girmez, birkaç saniye içinde tam olarak o terimle ilgilireklamlar görürsünüz! Bunu, reklama hiç dikkat etmeyecek bir müşterinin önünü istenmeyen ve şaşaalı bir biçimde kesmeyle karşılaştırın, fark ortada.
Herhangi bir zamanda ve herhangi bir pazarda bir kısım insanlar kulaklarını dört açmıştır. Sizi dinlemek isterler. Sarı Sayfalar'a bakarlar, ticari dergilere abone olurlar ve daha fazla bilgi için Web sayfalarına girerler. Bu insanların bir kısmı sonunda ürünü alırken, kalan kısmı ise sadece bakmakla yetinecektir.
İşte büyük fikir geliyor :HERHANGİ BİR KİŞİYE REKLAM HİÇBİR İŞE YARAMAZ (İLGİLİ VE
ÇEVRESİ GENİŞ OLAN UKALALAR HARİÇ)
İnsanların gerçekten yardıma ihtiyaç duyduğu zaman ve size ulaşabildikleri bir yerde reklam yapmalısınız. Elbette ilgili bir kişiye reklam yapmak iyi bir fikirdir ama ancak sizi dinleyen bir ukalaysa ve muhtemelen arkadaşlarınıza sizden bahsedecekse gerçekten kazanmış olursunuz.
Kaynak :Seth Godin / Morinek
Tabii ki bu doğru değil. Reklamlar işe yarıyor, ama eskisi kadar değil, belki etkileriyle karşılaştırıldıklarında harcanan paraya değmiyor ama dikkat çekebiliyorlar ve satışların ayakta kalmasını sağlayabiliyorlar. Bir çok pazarlama ve reklam faaliyeti tamamen rast gele hedef alırken, belli bir noktaya hedeflenen reklamlar daha verimli oluyorlar.
Rastgele olanlar kasırga gibidirler, bir pazar alanına büyük bir hızla dalarlar, kim olduğuna ya da ne istediğine bakmadan herkese aynı şekilde yaklaşırlar. Burada o kadar çok israf vardır ki; dolayısıyla reklamın hiçbir işe yaramadığını söylemek çok kolaylaşır.
Evet, bazen bu kasırga, eğrinin solundan sağa doğru hareket etmeye çalışmak gibi sancılı bir işten kurtulmanızı sağlar. Bazen bütün Pazar bir şeye ihtiyaç duyar, ona ihtiyacı olduğunun bilincindedir ve dinlemeye hazırdır. Ama buradaki anahtar kelime, bazen sözcüğüdür.
Bazen, çok nadir demektir. Öyle nadir ki; boşa vakit harcamaktan başka bir şey değildir. Boşadır çünkü, reklamların büyük çoğunluğu ürünün satıldığı pazara girmeyen ve reklamdan öğrendikleri şeyi arkadaşlarına anlatmayacak olan insanlara ulaşır.
Ama çok farklı bir reklam gerçekten işe yarar. Neden? Bir çoğu başarısız olurken, bir kısım reklamların ve ürünlerin başarılı olmasını sağlayan nedir? Neden, örneğin Google'daki küçük ve sadece metinden ibaret reklamlar çok iyi bir performans sergilerken, Yahoo'nun tam sayfa, göz alıcı ve şaşırtıcı reklamları zayıf kalıyor?
Pazarlama doğasındaki güce başka bir açıdan bakmaya başlamalıyız. Eski günlerde, pazarlamacılar tüketicileri hedef alıyordu. Akıllı reklamcılar, yaptıkları reklamın hedef kitleye uygunluğundan ve reklamın yürütüldüğü medya araçlarının pazara ulaştığından emin olabilmek için canla başla çalışıyorlardı. Ama hedefleme düşüncesinin gerçeği aslında şuydu ki; kimin dikkatini çekeceklerine ve bunun ne zaman olacağına karar verenler kibirli pazarlamacılardı.
Bugün, tabii ki bunun tam tersi geçerli. Seçim işini yapan artık tüketiciler. Umursanıp umursanmayacağınıza onlar karar veriyorlar. Peki nasıl karar veriyorlar? Umursama ve dinleme konusunda bazı tüketiciler diğerlerine göre daha mı iyiler? Umursayanları diğerlerinden ayıran nedir?
Google reklamlarının büyük sırrı, bu reklamların içerik olarak sizinle ilgili oluşu
ve sadece o reklama dikkat edecek kişilere sunulmasıdır. Google'da arama yapacağınız sözcüğü girer girmez, birkaç saniye içinde tam olarak o terimle ilgilireklamlar görürsünüz! Bunu, reklama hiç dikkat etmeyecek bir müşterinin önünü istenmeyen ve şaşaalı bir biçimde kesmeyle karşılaştırın, fark ortada.
Herhangi bir zamanda ve herhangi bir pazarda bir kısım insanlar kulaklarını dört açmıştır. Sizi dinlemek isterler. Sarı Sayfalar'a bakarlar, ticari dergilere abone olurlar ve daha fazla bilgi için Web sayfalarına girerler. Bu insanların bir kısmı sonunda ürünü alırken, kalan kısmı ise sadece bakmakla yetinecektir.
İşte büyük fikir geliyor :HERHANGİ BİR KİŞİYE REKLAM HİÇBİR İŞE YARAMAZ (İLGİLİ VE
ÇEVRESİ GENİŞ OLAN UKALALAR HARİÇ)
İnsanların gerçekten yardıma ihtiyaç duyduğu zaman ve size ulaşabildikleri bir yerde reklam yapmalısınız. Elbette ilgili bir kişiye reklam yapmak iyi bir fikirdir ama ancak sizi dinleyen bir ukalaysa ve muhtemelen arkadaşlarınıza sizden bahsedecekse gerçekten kazanmış olursunuz.
Kaynak :Seth Godin / Morinek
Labels: Community Marketing, Nedenwom ;
0 Comments:
Post a Comment
<< Home